Ne güzel istismar konusu değil mi?
1930'lar dünyasını bilmiyorsan; Atatürk "kafatasçıydı" de, çık işin içinden... Dünyada emperyalizmin kucağında gelişmiş ırkçılık o yıllarda o denli kabarmıştı ki; Gobeneau gibi delilerin tezleri üzerine kuramlar yaratanlar, insanlığı önce kemiklerine göre ayırmışlardı: Dolikosefal, Brekisefal... Sonra da renklerine göre: Sarı, siyah, kırmızı ve beyaz...
Irkların tanımı, bunlar üzerine yapılıyor; Brekisefal ve beyaz ırk olarak görülen Avrupalı, üstün ırk; ötekiler gelişmemiş; ne kemikçe, ne zihince, ne bedence, ne akılca, ne de ahlakça gelişmemiş halklar olarak, sömürülmeleri, güdülmeleri doğal bir hak olarak görülen yığınlar sayılıyordu.
İşte Türkiye, bu ırkçı saldırıların ilk hedefiydi...
Çünkü Türkler için sarı ırk ve kemik yapısı olarak da dolikosefal nitelemesi yapıyordu... Bunun anlamı da şuydu: Barbardır, uygarlık düşmanıdır, gittiği yerleri talan eder; uygarlığa hiç bir katkısı olmamıştır...
Atatürk, derhal ülkede antropoloji çalışmaları başlattı. Batının yalanlarını bir bir yüzüne vurdu ve bu saçmalıkları çürüttü.
Hem de bilimsel yönden...
Neymiş?
Demek ki ırkçılık için değil, emperyalist bir saldırıyı göğüslemek için yapılmış bu araştırmalar.
Duymayanlar duysun; bilenler bilmeyenlere anlatsın.
Gerçek olan bu...

Prof.Dr.Kemal Arı