Tekil Mesaj gösterimi
Alt 07.Ekim.2018   #4
DurumuÇevrimdışı
Baby
Baby - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Üye No: 6
Üyelik tarihi: 04.Ekim.2018
Şehir:
Mesaj Sayısı: 275
Konu Sayısı: 73
Beğendikleri: 53
Alınan Beğeni: 43
HF Ticaret Sayısı: (0)
HF Ticaret Yüzdesi: (%)
Ruh Hali
Kan Grubum:

Standart

Niğbolu Savaşı (25 Eylül 1396)
Osmanlı'nın Balkanlardaki başarıları neticesinde önce Bulgarlar, ardından Sırplar, Arnavutlar, Eflaklar ve nihayetinde Macarların bertaraf edilmesi batı dünyasını yükselen Osmanlı tehdidine karşı yeniden bir araya getirdi. Balkanların en güçlü krallığı durumunda olan Macarlar ve Deniz kuvvetleri bakımından oldukça güçlü durumda bulunan Venedikliler Osmanlı ya karşı ittifak kurdular. Bu ittifak Papalık makamı tarafından da desteklendi ve neredeyse Avrupa'nın tüm güçlü krallıklarının katılımıyla orta çağın son büyük haçlı ordusu teşkil edildi.

Teşkil edilen haçlı ordusu Macaristan, Venedik, Kutsal Roma-Cermen İmparatorluğu, Fransa, Eflak, Ceneviz, Bulgar, İngiltere, İskoçya, Cenova gibi güçlü devletlerin yanında Bohemya, Nevarra ve İspanya gibi küçük krallıkların askerlerinden bir araya getirilmişti. Orduyu Macar Kralı Sigismund yönetiyordu. Haçlı ordusu Fransa'dan yola çıktığında 6 Bin Fransız Askeri ile yola çıkmıştı. Germenler bu orduya 3 Bin, Macaristan 5 Bin asker ile katıldılar. Nihayetinde Haçlı Ordusu Niğbolu önlerine geldiğinde 16 Bin kişilik muazzam bir ordu teşkil etmişlerdi. Osmanlı kuvvetleri ise İstanbul kuşatması devam ederken haber alındığı için hali hazırda teşkil edilmiş 11 Bin gaziden meydana geliyordu.

Haçlı ordusunun esas kuvvetleri olan Macarlar ve Fransızlar Tuna'nın sol kıyısını takip ederek ilerlediler. Eflak kralı da Haçlı donanmasına katılarak Tuna ağzından bölgeye intikal ettiler. Haçlı ordusu önce Osmanlı'nın ileri hudutları olan Vidin ve çevresinde bulunan diğer kalelere taarruz ettiler. Güzergahları üzerinde bulunan Osmanlı idaresinde Rahova kalesine ulaştıklarında kaleyi idare eden Osmanlı kumandanı Kral Sigismund'a elçi göndererek, kendilerine zeval gelmeyeceği sözü karşılığında teslim olacaklarını ilettiler. Kral Sigismund bu teklifi kabul etti ve kale teslim oldu. Ancak Fransızlar buna itiraz ettiler. Neticede teslim olan Osmanlı askerleri ve bir kısım Ortodoks Hristiyan toplulukla birlikte katledildiler.

Haçlı donanması 10 Eylül'de Niğbolu kalesi önlerine demir attılar. Niğbolu kalesinin yakınlarında bir kale daha bulunuyordu. Bu kale tecrübeli komutan Doğan Bey tarafından korunuyordu. Haçlı kuvvetleri önce bu kaleyi kuşatma altına aldılar. Amaçları dışarıyla irtibatlarını kesip kaledekileri teslim olmaya zorlamaktı. Doğan Bey, Bayezid'in Haçlıların saldırısından haberdar olmadığını düşünüyordu. Oysa Bayezid, Balkanlardaki irtibat ağını çok iyi kurmuştu. Haçlıların yola çıktığını öğrenmiş ve Gazi Evrenos'u sefer güzergahının emniyetini almak için öncü kuvvet olarak göndermişti.

Bayezid, uç hatlarda bulunan yerel orduların düşman hatlarına saldırmalarını, etkin Osmanlı kuvvetlerininse Edirne ve Filibe arasında toplanmasını emretti. Balkanlardaki kuvvetler Timurtaş Paşa'nın idaresinde hızla toplandılar Meriç kıyısında konuşlandılar. Osmanlı kuvvetlerinin yanında Sırplar da orduya katılarak Sıpka geçidinin güneyinde birleştiler. Nihayetinde Bayezid, 24 Eylül'de ordusu ile birlikte Niğbolu'nun birkaç kilometre güneyinde bulunan bir tepeye geldi ve otağını kurdu.

Haçlı ordusu Bayezid'in ordusunun geldiğini fark etmemişti. Amaçları Doğan Bey'in koruduğu kaleyi kuşatmaktı. Bayezid, bizzat gece karanlığında hisarın yakınlarına gelerek Doğan Bey'e seslenerek sabaha kadar direnmesini emretti.

25 Eylül sabahı Haçlı ordusunun kaleye taarruzları başladı. Osmanlı kuvvetleri beklenmedik bir taarruzla harekete geçip Haçlı ordusunun savunma yapmalarına imkan vermeden saldırıya geçtiler. Haçlı ordusu bu beklenmedik saldırı karşısında en tehlikeli unsurları olan ve ilerde isimleri Rodos Şövalyeleri olacak Tarikat Şövalyeleri ile karşılık verdiler. Tüm uzuvları ağır zırhlarla kaplanmış olan bu şövalyeler ok ve kılıç darbelerine karşı fevkalade korunaklıydılar ve savaşın ilk evresinde Osmanlı ordusunun ağır kayıplar vermesine sebep oldular. Tarikat Şövalyelerine karşı geri çekilen Osmanlı kuvvetleri, şövalyeler tarafından takip edilince kurulan tuzağa düşmüş oldular. Yere saplanan kazıklarla dolu alana gelen şövalyeler, atlarla ilerlemenin mümkün olmadığını görünce yaya olarak devam etmek istediler. Zırhlarını taşımakta zorlanıp yorulan şövalyeler tuzağa düştüklerini anladıklarında kaçmaya fırsat bulamadılar. Nihayetinde Tarikat Şövalyelerinin tamamına yakını imha edildi ve savaşın seyri Osmanlı ordusunun inisiyatifine geçti. Haçlı ordusu kale kuşatması için teşkil edilmiş ordusunu savunma düzenine geçirmekte zorlanınca sayıca üstün olmalarına rağmen Osmanlı askerlerinin planlı ve kararlı saldırıları karşısında büyük bir bozguna uğradılar.

Nihayetinde Haçlı ordusu mağlubiyeti kabul edip teslim oldular. Ancak Bayezid, Haçlı ordusunun teslim olan Osmanlı ve Ortodoks Hristiyanların katledildiğini öğrenmişti. Bu katliamı cezalandırmak için yere çocuk boyunda bir kazık çaktırdı. Boyu bu kazıktan uzun olan tüm haçlı askerlerini öldürttü. Çocuk yaşta olanlara ise merhamet edip canını bağışlayarak yetiştirilmek üzere Müslüman ailelerin yanına gönderdi. Esir olanların içindeki bazı soylular ise fidye karşılığında serbest bırakıldılar.

Bu savaşta esir edilip fidye karşılığı serbest bırakılan ünlü Burgonyalı şövalye Korkusuz Jean, Bayezid'e hayran olmuş ve bir daha Türklere kılıç çekmeyeceğine yemin etmiştir. Babasının ödediği yüklü miktardaki fidyeyle serbest kaldıktan sonra Bayezid kendisini çağırarak şu sözleri sarf etmiştir;

"Yeminini affediyorum. İstersen yeniden silahını al ve bütün Hristiyan kuvvetlerini toplayarak karşıma çık. Böylece yeni zaferler için fırsat bulmuş olurum."

Niğbolu Savaşından sonra Macaristan'ın içlerine kadar girilerek çok değerli ganimetler alındı. Vidin Prensliği ve Bulgar Krallığı tümüyle istiklal ilan edilerek Osmanlı vilayeti haline getirildi. Bu savaştan sonra Avrupa Osmanlı'yı yenilmesi mümkün olmayan bir devlet olarak görmüştür.






alone.. ☕
  Alıntı